Tüketim Çılgınlığı
Bugün alışveriş merkezleri, dijital mağazalar, influencer pazarlamaları ve reklamlardan yayılan parıltı, insan ruhunu kıskaç altına almış durumda. Özellikle alışveriş bağımlılığı, aşırı tüketim ve sürekli daha fazlasını isteme dürtüsü hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ciddi bir yozlaşmanın işareti. Kutsal Kitap açısından bu yalnızca psikolojik bir sorun değil aynı zamanda Tanrı'ya sadakatle bağdaşmayan bir ruhsal yozlaşmadır.
Alışveriş bağımlılığı çoğunlukla boşluğu doldurma girişimidir. Depresyon, kaygı, yalnızlık ve değersizlik duygusu yaşayan bireyler, anlık hazlarla bu boşluğu örtmeye çalışır. Bir kıyafet, bir telefon, bir ayakkabı… Fakat hepsi kısa süreli bir dopamin patlamasıdır. Arkasından daha büyük bir boşluk gelir. Bu kısır döngü, aslında insanın ruhen aç olduğunu gösterir. İnsan kalbi tüketimle değil, yalnızca Yahve'nin sözüyle tatmin olabilir.
"Dünya da dünyasal tutkular da geçer, ama Tanrı'nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar." (1. Yuhanna 2:17).
Tüketim, artık yalnızca ihtiyaç gidermenin ötesine geçmiştir. Modern toplumda "kim olduğun" büyük ölçüde "ne aldığın"la tanımlanır. Popüler kültür, insanları marka köleliğine itmiş, değer ölçüsünü mal varlığına indirmiştir. Bu, klasik putperestliğin modern kılığıdır. Dün insanlar elleriyle yonttukları putlara tapıyordu, bugün ise elleriyle aldıkları ürünlere tapıyorlar.
"Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı'ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz." (Matta 6:24).
Bugün tüketim kültürü, insanları Yahve'ye değil, "Mammon"a hizmet etmeye çağırıyor.
Daha Fazlasını İsteme: Açgözlülük
İnsanoğlu "daha fazlası"nı istemek üzere koşullandırılmıştır. Reklamlar, sahip olduklarımızın asla yeterli olmadığı fikrini sürekli körükler. Bu açgözlülük, yalnızca bireyin cüzdanını değil, aynı zamanda ruhunu da tüketir.
"Çünkü her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler." (1. Timoteos 6:10).
Doyumsuzluk sadece kişisel bir zaaf değil, iman açısından ölümcül bir tehlikedir. Çünkü sürekli daha fazlasını isteyen, asla özgür olamaz. Tatminsizlik, modern dünyanın en yaygın kölelik biçimidir. İnsan ruhu satın alarak değil, Mesih'te bulunarak huzura erer. Elçi Pavlus'un şu sözleri kulağımıza çarpmalıdır: "Yiyeceğimiz, giyeceğimiz varsa bunlarla yetiniriz." (1. Timoteos 6:8). Oysa çağımız basitlikle alay etmekte, lüksü ise kutsarcasına yüceltmektedir. Yakup'un uyarısı da bugün için yazılmış gibidir: "Altınlarınız, gümüşleriniz pas tutmuştur. Onların pası size karşı tanıklık edecek, etinizi ateş gibi yiyecek. Bu son çağda servetinize servet kattınız." (Yakup 5:3).
Kutsal Kitap açgözlülüğü yalnızca tehlikeli bir eğilim olarak görmez, onu doğrudan putperestlikle eş tutar. "Bu nedenle bedenin dünyasal eğilimlerini . . . . putperestlikle eş olan açgözlülüğü öldürün." (Koloseliler 3:5). Açgözlülük, insanı Yahve'den uzaklaştıran, kalbi sahte ilahlara yönlendiren bir tutkudur. Çünkü açgözlü insan aslında Tanrı'nın armağanlarını hor görmekte, O'nun yerine mallara ve zenginliğe güvenmektedir. Bu, en yalın haliyle ruhsal ihanettir.
Bugünün dünyasında bu hakikati dile getirmek kulağa sert gelebilir; fakat gerçekler bazen insanları huzursuz eder. İnsan ruhunu zincirleyen tüketim putlarını, servet hırsını yıkmadan gerçek özgürlük bulunamaz. Ve biz biliyoruz ki gerçek özgürlük, yalnızca Yahve'ye kulluktadır.