Teslis Öğretisi Doğru Mu?
Tanrı, Rab İsa Mesih ve Kutsal Ruh arasındaki ilişki hakkında yüzyıllardır ciddi bir yanlış anlama olmuştur. Tarihsel bir gerçek olarak, İsa Mesih'in ölümünden 300 ile 500 yıl sonra, Hristiyan Kilisesi Tanrı hakkında 'Teslis' etrafında şekillenen fikirler geliştirmiştir. Bu gelenekler, sonunda Kilise tarafından 'İnançlar' olarak adlandırılan metinlerde yazıya dökülmüştür (Latince "credo" 'İnanç' anlamına gelir). İnançların detaylı tarihini daha sonra ele alacağız, ancak aşağıdaki alıntı, Athanasius İman İkrarı'ndan (yaklaşık MS 500) sahneyi kuracaktır:
"Kurtulmak isteyen kişi, her şeyden önce, evrensel Hristiyan inancına bağlı olmalıdır. ... Üçlü Birlikte tek olan Tanrı'ya ve Üçlü Birlik bütünlüğüne, zatları birbirine karıştırmadan ya da özü bölmeden ibadet ederiz. Baba farklı zat, Oğul farklı zat ve Kutsal Ruh farklı zattır fakat Baba, Oğul ve Kutsal Ruh tek Tanrı'dır. Yücelikleri eşit ve görkemleri sonsuzdur. … Baba Tanrı olduğu gibi, Oğul Tanrı ve Kutsal Ruh Tanrı'dır ancak üç Tanrı değil, fakat sadece tek Tanrı vardır.... Baba'ya, Oğul'a ve Kutsal Ruh'a başlangıçta ve şimdi olduğu gibi dünyanın sonunda dek hamtlar olsun.... Amin."
1.500 yıldan fazla bir süredir Teslis, ana akım Hristiyan kiliselerinin inançlarının temel bir parçası olmuştur. Resmi kilise hizmetlerinde, rahipler Üçlü Tanrı'ya hitap ederler: "Baba'ya, Oğul'a ve Kutsal Ruh'a başlangıçta ve şimdi olduğu gibi dünyanın sonunda dek yücelik olsun, Amin." Bir şehirde yürürken 'Teslis Kilisesi', 'Teslis Caddesi' veya 'Teslis Koleji' gibi isimlere rastlayabilirsiniz. Kilise üyeleri her zaman Teslis'in kökenlerini bilmezler, ancak bunun inançlarının temel bir parçası olarak kabul edilmesi öğretilir. Çoğu kiliseye göre, eğer Teslis'e inanmazsanız, Hristiyan sayılmazsınız.
Biz, yalnızca Kutsal Kitap'a dayanan başka bir görüş sunuyoruz. Okuyucularımızdan, şimdi sunacağımız kanıtları sabırla incelemelerini rica ediyoruz. Başlamadan önce iki şeyi çok net bir şekilde açıklığa kavuşturmalıyız: birincisi, Hristiyanlık inancına sahip olanlar, Kutsal Kitap'ın Tanrısına tamamen inanırlar; ikincisi, onlar Kutsal Kitap'ın kendisine tam bir güven duyarlar.
Biz, Kutsal Kitap'ın hem Eski Ahit hem de Yeni Ahit bölümlerini nihai otorite olarak inceleyeceğiz. 'Kilise Babaları'nın yazılarını, Kilise Meclisleri veya teologların açıklamalarını Tanrı'dan ilham almış olarak kabul edemeyiz. Bazen konuyu aydınlatabileceklerinden dolayı Kutsal Kitap dışı yazarlardan alıntı yapabiliriz, ancak Hristiyan doktrininde son otorite Kutsal Kitap olmalıdır.
Üzücü bir şekilde, biz, otoriteyi reddeden ve Kutsal Kitap'a şüpheyle yaklaşan bir çağda yaşıyoruz. Birçok insan için, Hristiyanlığın öğretilerinin, İsa Mesih ve havarilerinin zamanından sonra evrimleşmeye devam ettiği inancı kabul edilebilir hale gelmiştir. Ancak biz, Kutsal Kitap'ın Tanrı'nın kitabı olduğuna ve Hristiyanlık inancı söz konusu olduğunda son sözün ona ait olduğuna inanıyoruz.
Umarız, Teslis'in Birinci Yüzyıl'dan sonra ortaya çıkan ve Kutsal Kitap ile çatışan yanlış bir Tanrı görüşü olduğuna dair sunduğumuz kanıtları açık bir zihinle gözden geçireceksiniz.
Eski Ahit ve Yeni Ahit
Hristiyan olduğunu iddia eden bazı kişiler, Yeni Ahit'in (İsa'nın sözleri ve takipçilerinin yazıları), Eski Ahit'i (Musa'nın Yasası ve İsrail'in peygamberlerinin yazıları) yerini aldığını savunurlar. Biz ise, Hristiyan mesajının Eski Ahit olmadan anlamlı olmayacağını ısrarla belirtiriz. Hristiyan inancının tüm temel unsurları, Eski Ahit'te dayanmaktadır. Bir zamanlar İsa, iki üzgün havarisine şöyle demişti:
"Sizi akılsızlar! Peygamberlerin bütün söylediklerine inanmakta ağır davranan kişiler! Mesih'in bu acıları çekmesi ve yüceliğine kavuşması gerekli değil miydi?" dedi. Sonra Musa'nın ve bütün peygamberlerin yazılarından başlayarak, Kutsal Yazılar'ın hepsinde kendisiyle ilgili olanları onlara açıkladı." (Luka 24:25-27).
Bu yüzden, İsa Mesih'i ve onun kurduğu inancı tam olarak anlayabilmek için bütün Kutsal Yazılara ihtiyacımız vardır.
İsa, İbranilerin Kutsal Kitabı ile büyüdü; çocukken Eski Ahit'i öğrendi. Tanrı ve O'nun amacı hakkında bilgi aldı. Mesih (gelecek Kral) ve Krallık'ın kehanetleriyle tanıştı. Tüm bunları onayladı: "Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim." (Matta 5:17). İsa, çarmıhta günah için bir kurban olarak öldüğünde, Musa'nın Yasası'ndaki ritüellere olan ihtiyacı ortadan kaldırdı. Ancak, Eski Ahit'in büyük ilkeleri kaldı, bunlar arasında Tanrı'nın doğası ve Mesih'in doğası da vardır. Bu yüzden, Tanrı'nın doğası gibi önemli bir konuyu ele alırken, tıpkı İsa'nın kendisi gibi, Eski Ahit Kutsal Yazıları ile başlamalıyız.
Yaratılış'ın ilk ayetinde, Tanrı ve Tanrı'nın Ruhu ile tanışıyoruz: "Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde hareket ediyordu. Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu." (Yaratılış 1:1-3). Başlangıçtan itibaren, Kutsal Kitap, Tanrı'yı tek bir kişi olarak tanımlar. Burada "Tanrı'nın Ruhu"nun veya "Kutsal Ruh"un ayrı bir kişi olduğu gibi bir ima yoktur. Bu, Tanrı'nın gücü, evreni yaratmasını sağlayan sonsuz enerjisidir.
Triniteryenler bazen aynı bölümün 26. ayetine işaret ederek, burada kullanılan "biz" kelimesi nedeniyle, Üçleme'yi ima ettiğini öne sürerler: "Tanrı, "Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım" dedi" Buradaki "Tanrı" kelimesi, 'elohim'dir ve kelime anlamıyla "güçlü olanlar" demektir. Çoğunlukla Tanrı'nın elçileri olan melekler için kullanılır (örneğin Mezmur 8:5 ve İbraniler 2:7'deki alıntılar). Buradaki "biz" ifadesinin, Tanrı ve O'nun melekleri anlamına geldiğini makul bir şekilde sonuçlandırmak mümkündür. Tanrı, yaratılış işini melekleriyle birlikte gerçekleştirmiştir. Üç kişilik bir Tanrı fikri, Yaratılış'ı ilk okuyanların aklına hiç gelmemiştir.
"Tanrımız Yahve tektir"
Tanrı'nın seçilmiş halkı, İbrahim, İshak ve Yakup'un soyundan gelenler için Tanrı tekti. Yahudilerin günümüze kadar düzenli olarak okuduğu temel bir ayet şudur: "Dinle, ey İsrail! Tanrımız RAB tek RAB'dir" (Yasanın Tekrarı 6:4). İsa'ya, Musa'nın Yasası'ndaki en önemli buyruk sorulduğunda, bu ayeti alıntılayarak yanıt vermişti (Markos 12:29). Böylece İsa Mesih, bu ayeti öğretilerinin temel bir bildirisi olarak onayladı.
İsrail halkı, çoktanrılı (birden fazla tanrıya tapan) uluslarla çevriliydi. Tanrı, defalarca onlara evrendeki tek Tanrı'nın kendisi olduğunu ve başka hiçbir Tanrı olamayacağını hatırlatmak zorunda kaldı:
"Her şeyi yaratan, gökleri yalnız başına geren, yeryüzünü tek başına seren…üzerindeki insanı yaratan… Yahve benim, başkası yok." (Yeşaya 44:24; 45:12,18; ayrıca bkz. Hoşea 13:4 ve Yoel 2:27).
Üçleme inancına sahip olanlar, İsa'nın doğumundan çok önce var olduğunu ve Üçleme'nin ikinci kişisi olduğunu kabul ederler. Bu da onları, İsa'nın yaratılışta var olduğunu ve yaratılış sürecinde etkin bir rol oynadığını iddia etmeye yönlendirir. Ancak, yukarıda Yeşaya 44'te geçen ayette İsa'nın yaratılışa dahil olduğuna dair hiçbir ima yoktur. Yaratılışı gerçekleştirenin Yahve ve O'nun melekleri olduğu belirtilmektedir.
Yahudi İnançları
Bazı okuyucular, Tanrı ile İsa arasındaki ilişkiyi ele alırken Yahudi görüşlerine atıfta bulunmamızı sorgulayabilir. Çoğu Yahudi, İsa'nın Mesih olduğu iddiasını reddetmedi mi? Yahudi liderler, İsa'yı çarmıha gerdirmek için Romalılarla iş birliği yapmadı mı? Evet, öyle oldu ve günümüzde de Yahudilerin çoğu Mesih olarak İsa'yı kabul etmemektedir. Bu yüzden modern Yahudi görüşleri, İsa konusunda bize yardımcı olmayacaktır. Ancak burada sorduğumuz asıl soru şu: İsa doğmadan önce, Eski Ahit zamanlarında Yahudilerin Tanrı anlayışı nasıldı?
Bu sorunun cevabı bizim için kesinlikle önemlidir. Daha önce gördüğümüz gibi, Eski Ahit'in Tanrı hakkındaki öğretileri bizzat İsa tarafından onaylanmıştır. Dolayısıyla, bu öğretiler hâlâ geçerlidir.
Bu bağlamda, günümüzdeki bazı Yahudi yazıları da Eski Ahit'teki Tanrı anlayışını yorumladıklarında bizim için faydalı olabilir. Örneğin, Yahudi dini hakkında yazılmış bir kitaptan şu alıntıyı ele alalım. "Tanrı Hakkında Yahudi Öğretisi" başlıklı bir bölümde şöyle denilmektedir:
"Yahudilik, Tanrı'nın varlığını kabul ettikten sonra, O'nun hakkında sadece bir temel fikri kesin bir öğreti olarak ortaya koyar – Tanrı'nın Birliği. 'Ey İsrail, dinle! Tanrımız Rab tektir.' Bu ifade, antik dünyanın çoktanrıcılığının reddi anlamına gelir… Aynı zamanda, Hristiyanlığın yerleşik öğretisi olan üçlü birlik – tek Tanrı içinde üç ilahi varlık – fikrinin de açık bir reddidir. Yahudilik için, Tek Tanrı inancında kesinlikle hiçbir uzlaşma olamaz…" (C. Pearl & R. Brookes, A Guide to Jewish Knowledge, s. 96-97).
İsa da bu görüşe katılırdı. Eğer İsa, hiçbir uzlaşmaya yer bırakmadan Tek Tanrı'ya inanıyorsa, biz de aynı inanca güvenle sahip olabiliriz.
Eski Ahit, İsa Mesih Hakkında Ne Söylüyor?
İsa doğmadan yüzyıllar önce, İsrail'in peygamberleri, Tanrı'nın ilhamıyla gelecek olan Mesih hakkında yazılar kaleme aldılar. Mesih kelimesi İbranice'de "meshedilmiş" yani "kutsal bir görev için seçilmiş ve kutsanmış kişi" anlamına gelir. Bu, İsa'nın Tanrı tarafından kral ve kâhin olarak meshedileceğine işaret eder. Yahudi halkı, Mesih'in gelişini büyük bir heyecanla bekliyordu. O geldiğinde, sadık Yahudiler onun Mesih olduğunu kabul etti, çünkü Eski Ahit'teki peygamberlikleri eksiksiz bir şekilde yerine getirdi.
İsa'nın gerçekleştirdiği peygamberliklerden sadece birkaç örnek:
- Bakireden doğacağı önceden bildirildi:
"İşte, kız gebe kalacak, bir oğul doğuracak ve adını İmmanuel koyacak." (Yeşaya 7:14) - Doğacağı yer peygamberler tarafından önceden
söylendi:
"Ama sen, ey Beytlehem Efrata, Yahuda boyları arasında önemsiz olduğun halde, İsrail'i benim adıma yönetecek olan senden çıkacak. Onun kökeni öncesizliğe, zamanın başlangıcına dayanır." (Mika 5:2) - Çarmıha gerilmesi ve acı çekmesi önceden bildirildi:
"Köpekler kuşatıyor beni, kötüler sürüsü çevremi sarıyor, ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar." (Mezmur 22:16-18)
Bunların yanı sıra, Eski Ahit'te Mesih'in üstleneceği rollerle ilgili daha ince ve derin anlamlar taşıyan peygamberlikler de vardır:
- O, Musa gibi bir peygamber olacaktı (Yasanın Tekrarı 18:15; Yuhanna 1:45).
- Halkının günahları için kurban olarak ölecekti; bu yüzden ona "Tanrı'nın Kuzusu" denildi (Yeşaya 53:7; Yuhanna 1:29).
- Ölmesi gerekiyordu ama ölümden diriltilecekti (Mezmur 16:10; Elçilerin İşleri 2:27).
- İsrail'in kralı Davut'un soyundan gelen bir kral olacaktı (2. Samuel 7:12-13; Luka 1:32).
Eski Ahit, İsa'nın Mesih ve Kral olarak kimliği hakkında birçok detay içermektedir. Bu anlamda, Mika peygamberin söylediği gibi, "Onun kökeni eski zamanlara, ezeli günlere dayanır." Ancak bu, İsa'nın doğmadan önce kelimenin tam anlamıyla var olduğu anlamına gelmez. Bunun yerine, Tanrı onu dünyanın Kurtarıcısı olarak belirlemiş ve zaman geldiğinde dünyaya göndermiştir. Bu noktayı Elçi Petrus şöyle açıklar:
"Dünyanın kuruluşundan önce bilinen Mesih, çağların sonunda sizin yararınıza ortaya çıktı." (1. Petrus 1:20)
İsa Tanrı mı?
Bu noktada, Eski Ahit'te İsa hakkında yapılan bu peygamberliklerin herhangi birinin onun Tanrı olduğunu öne sürüp sürmediğini sormamız gerekir. Yeşaya 7:14'te geçen "İmmanuel" kelimesi "Tanrı bizimle" anlamına gelir. Peki, bu İsa'nın Tanrı olduğu anlamına mı gelir? Hayır, gelmez. Bu ifade, İsa'nın Tanrı'nın temsilcisi ve yeryüzündeki tecellisi olduğu anlamına gelir. Yahudi anlayışında, bir temsilci, kendisini gönderen kişinin otoritesini taşır ve onun adına hareket eder.
İsa'nın havarilerinden Filipus bir gün ona şöyle sordu: "Rab, bize Baba'yı göster, bu bize yeter!" İsa ise şu cevabı verdi:
"Filipus, bunca zamandır sizinle birlikteyim. Beni daha tanımadın mı? Beni görmüş olan, Baba'yı görmüştür. Sen nasıl, 'Bize Baba'yı göster' diyorsun? Benim Baba'da, Baba'nın da bende olduğuna inanmıyor musun? Size söylediğim sözleri kendiliğimden söylemiyorum, ama bende yaşayan Baba kendi işlerini yapıyor." (Yuhanna 14:8-10)
Burada İsa, Filipus'a yalnızca Baba'nın kendisinde görülebileceğini anlatıyor. İsa, Tanrı'nın nasıl biri olduğunu bize gösterdi; tıpkı bir çocuğun babasına benzeyebileceği gibi. O, Babasının niteliklerine sahipti – ancak bu, onun Tanrı olduğu anlamına gelmez.
İsa'nın Doğumu
Doğuş hikâyesi çoğu insan tarafından bilinir, bu yüzden burada ayrıntılara fazla girmeyeceğiz. Ancak gerçeği arayışımızda, Matta ve Luka İncilleri'nde anlatılan olayları hatırlamak çok önemlidir.
Bir melek, Yusuf ile nişanlı olan bakire Meryem'e göründü ve ona şöyle dedi:
" Korkma Meryem Sen Tanrı'nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine 'Yüceler Yücesi'nin Oğlu' denecek. Rab Tanrı O'na, atası Davut'un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir." (Luka 1:30-33)
Melek daha sonra Meryem'e şu açıklamayı yaptı:
"Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü sana gölge salacak. Bu nedenle doğacak olana kutsal, Tanrı'nın Oğlu denecek." (Luka 1:35)
Zamanı gelince, bebek Beytlehem'de doğdu. Bir melek, çobanlara şöyle seslendi:
"Bugün size, Davut'un kentinde bir Kurtarıcı doğdu. O, Rab olan Mesih'dir." (Luka 2:11)
Daha sonra, doğudan gelen bilginler ona secde etmek için geldiler (Matta 2:1-12). Bebek, Yeruşalim'deki tapınağa götürüldü ve orada Şimon ile Anna isimli iki sadık Tanrı kulu tarafından karşılandı. Böylece, Meryem'in oğlu ve Tanrı'nın Oğlu olan İsa'nın hayatı başlamış oldu.
Bu bölümleri dikkatlice okuduğunuzda, Meryem'den doğan bebeğin aslında bir şekilde Tanrı olduğu yönünde hiçbir ifade bulunmadığını görürsünüz. İsa, bakire bir anneden Kutsal Ruh'un gücüyle (yani Tanrı'nın mucizevi müdahalesiyle) doğdu, ancak özünde dünyaya bizim gibi bir insan olarak geldi.
İsa'nın doğasıyla ilgili şu iki ayet de bunu doğrular:
"Bunun için her yönden kardeşlerine benzemesi gerekiyordu. Öyle ki, Tanrı'ya hizmetinde merhametli ve sadık bir başkâhin olup halkın günahlarını bağışlatabilsin." (İbraniler 2:17)
"Tanrı, kadından doğan Oğlunu gönderdi." (Galatyalılar 4:4)
Öğrencilerinin Gözünden İsa
Yaklaşık otuz yaşındayken, İsa Tanrı'nın Krallığı müjdesini duyurmak için görevine başladı. Dört İncil, İsa hakkında birçok birinci elden izlenim sunar. Yuhanna İncili'nin ilk bölümünde, dört kişinin İsa'yla ilk gördüklerinde verdikleri tepkileri görürüz:
- Vaftizci Yahya: "İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Kuzusu … bu, Tanrı'nın Oğludur." (Yuhanna 1:29-34)
- Andreas: "Mesih'i bulduk." (Yuhanna 1:41)
- Filipus: "Musa'nın Kutsal Yasa'da hakkında yazdığı, peygamberlerin de sözünü ettiği kişiyi, Yusuf oğlu Nasıralı İsa'yı bulduk" (Yuhanna 1:45)
- Natanel: "Rabbi, sen Tanrı'nın Oğlusun! Sen İsrail'in Kralısın!" (Yuhanna 1:49)
Bu kişiler İsa'nın farklı yönlerini gördüler: Tanrı Kuzusu, Tanrı'nın Oğlu, Mesih, Nasıralı İsa, Rabbi (öğretmen) ve İsrail'in Kralı. Ancak, hiçbirinin İsa'yı Kilise öğretilerindeki gibi Tanrı'nın bir kişiliği olarak düşündüğüne dair bir işaret yoktur. Dahası, İsa'yı daha yakından tanıdıkça bu anlayışlarının değiştiğine dair bir kanıt da yoktur. Çarmıha gerilmeden kısa bir süre önce İsa öğrencilerine şu soruyu sordu:
"Benim kim olduğumu söylüyorsunuz?" Petrus, hiç tereddüt etmeden şu yanıtı verdi:
"Sen, yaşayan Tanrı'nın Oğlu Mesih'sin." (Matta 16:16)
Triniteryen görüşü savunanlar genellikle, İsa'nın Tanrı olduğuna dair bir kanıt olarak Tomas'ın tepkisine işaret ederler. Tomas, İsa'nın dirildikten sonra arkadaşlarına göründüğü sırada orada onlarla birlikte değildi. Onlara, çarmıh yaralarını kendi gözleriyle görmeden İsa'nın dirildiğine inanmayacağını söyledi. Sekiz gün sonra, İsa tekrar geldi ve Tomas'a şöyle dedi: "Parmağını uzat" dedi, "Ellerime bak, elini uzat, böğrüme koy. İmansız olma, imanlı ol!"
Tomas bunun üzerine şöyle haykırdı: "Rabbim ve Tanrım!" (Yuhanna 20:27-28)
Bu ifade, Tomas'ın İsa'yı Tanrı olarak kabul ettiğini mi gösteriyor?
Tomas, şüphesini aştıktan sonra, İsa'nın yüceltilmiş rolünü kabul etmek için en güçlü ifadeyi kullandı. Belki de Yeşaya kitabındaki şu peygamberlik sözlerini hatırlıyordu:
"Çünkü bize bir çocuk doğdu, bize bir oğul verildi; yönetim onun omuzlarında olacak. Onun adı Harika Öğütçü, Güçlü Tanrı, Ebedi Baba, Esenlik Önderi olacak." (Yeşaya 9:6)
Belki de Zekeriya 13:6,9'daki şu peygamberliği düşünüyordu: Bu ayetlerde İsrail halkının İsa'nın ellerindeki yaraları gördüğünü ve şu sözleri söylediğini görüyoruz: "Tanrımız Yahve!"
"Tanrım" ifadesi, Tanrı'nın Oğlu olarak Tanrı'nın karakterini ve yetkisini yansıtan birine verilen meşru bir unvandı.
İsa'nın Kendi Sözleri
İsa, kendisinden sık sık "İnsanoğlu" olarak bahsetmiş ve Meryem'den gelen insan doğasını vurgulamıştır. Aynı zamanda "Tanrı'nın Oğlu" olduğunu da kabul etmiş, yani Tanrı'nın onun Babası olduğunu belirtmiştir. Ancak, Tanrı'nın Oğlu olması, onun Tanrı olduğu anlamına gelmez. Gerçekleştirdiği mucizeler, onun Tanrı olduğu için değil, Tanrı ona bu yetkiyi ve gücü verdiği için olmuştur:
"Ne var ki, İnsanoğlu'nun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye..." Sonra felçliye, "Kalk, yatağını topla, evine git!" dedi. Adam da kalkıp evine gitti. Halk bunu görünce korkuya kapıldı. İnsana böyle bir yetki veren Tanrı'yı yücelttiler." (Matta 9:6-8)
İsa, tamamen Babası'na bağımlıydı; öğretme, yargılama ve mucizeler gerçekleştirme yetkisini Tanrı'dan alıyordu:
"Size doğrusunu söyleyeyim, Oğul, Baba'nın yaptıklarını görmedikçe kendiliğinden bir şey yapamaz. Baba ne yaparsa Oğul da aynı şeyi yapar. Çünkü Baba Oğul'u sever ve yaptıklarının hepsini O'na gösterir. Şaşasınız diye O'na bunlardan daha büyük işler de gösterecektir. Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere yaşam verir. Baba kimseyi yargılamaz, bütün yargılama işini Oğul'a vermiştir. Öyle ki, herkes Baba'yı onurlandırdığı gibi Oğul'u onurlandırsın. Oğul'u onurlandırmayan, O'nu gönderen Baba'yı da onurlandırmaz … Çünkü Baba, kendisinde yaşam olduğu gibi, Oğul'a da kendisinde yaşam olma özelliğini verdi. O'na yargılama yetkisini de verdi. Çünkü O İnsanoğlu'dur." (Yuhanna 5:19-27)
"Baba benden üstündür." (Yuhanna 14:28)
Dört İncil boyunca İsa'nın sürekli olarak Babası'na dua ettiği görülmektedir. Bu da önemli bir soruyu akla getirir: Eğer İsa, eşit konumda bir Üçleme'nin (Teslis) parçası olsaydı, neden Tanrı'nın başka bir parçasına dua etmeye ihtiyaç duyardı? Ancak İsa, sürekli olarak Babası ile dua aracılığıyla iletişim hâlindeydi. Yuhanna İncili'nde geçen en derin dualarından biri, onun kendisini Baba'dan nasıl ayırdığını açıkça ortaya koyar:
"Baba, saat geldi. Oğlun'u yücelt ki, Oğul da seni yüceltsin. Çünkü sen O'na bütün insanlık üzerinde yetki verdin. Öyle ki, O'na verdiklerinin hepsine sonsuz yaşam versin. Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih'i tanımalarıdır. Yapmam için bana verdiğin işi tamamlamakla seni yeryüzünde yücelttim." (Yuhanna 17:1-4)
Burada geçen "tek gerçek Tanrı" ifadesi oldukça dikkat çekicidir. İsa'nın kendisi, sonsuz yaşamın, tek gerçek Tanrı'yı ve Tanrı'nın gönderdiği İsa Mesih'i tanımaya bağlı olduğunu söylemektedir. Eğer İsa, Tanrı olsaydı veya eşit bir Üçleme'nin parçası olsaydı, neden kendisiyle tek gerçek Tanrı arasında bir ayrım yapardı?
Havarilerin Tanıklığı
Ölümü, dirilişi ve Tanrı'nın sağ tarafına yükselişinden önce, İsa havarilerine Müjde'yi tüm dünyaya yaymaları için görev verdi. Eğer insanların kurtulması için Teslis inancını bilmeleri şart olsaydı, şüphesiz İsa, Müjde'nin bu temel öğesinin açıkça anlatılmasını sağlardı. Böylesine hayati bir inanç, mutlaka İncil'de yazılı olurdu. Ancak, açıkça görülüyor ki, havariler böyle bir öğretiyi bilmiyorlardı; çünkü Teslis anlayışı, yaklaşık 300 yıl sonra şekillenecekti.
Elçilerin İşleri kitabını ve özellikle Petrus ile Pavlus'un konuşmalarını okuduğumuzda, Tanrı ve O'nun İsa aracılığıyla gerçekleştirdiği amacı hakkında ne kadar net konuştuklarını fark ederiz. Örneğin, Yeruşalim'de inanlılar, Kutsal Ruh'un armağanları sayesinde farklı dillerde konuşmaya başladığında, Petrus şöyle açıklamıştı:
"Ey İsrailliler, şu sözleri dinleyin: Bildiğiniz gibi Nasıralı İsa, Tanrı'nın, kendisi aracılığıyla aranızda yaptığı mucizeler, harikalar ve belirtilerle kimliği kanıtlanmış bir kişidir. Tanrı'nın belirlenmiş amacı ve öngörüsü uyarınca elinize teslim edilen bu adamı, yasa tanımaz kişilerin eliyle çarmıha çivileyip öldürdünüz. Tanrı ise, ölüm acılarına son vererek O'nu diriltti. Çünkü O'nun ölüme tutsak kalması olanaksızdı. …Tanrı, İsa'yı ölümden diriltti ve biz hepimiz bunun tanıklarıyız. O, Tanrı'nın sağına yüceltilmiş, vaat edilen Kutsal Ruh'u Baba'dan almış ve şimdi gördüğünüz ve işittiğiniz gibi, bu Ruh'u üzerimize dökmüştür. Davut, kendisi göklere çıkmadığı halde şöyle der: 'Rab Efendim'e dedi ki, Ben düşmanlarını ayaklarının altına serinceye dek, sağımda otur.' Böylelikle bütün İsrail halkı şunu kesinlikle bilsin: Tanrı, sizin çarmıha gerdiğiniz İsa'yı hem Rab hem Mesih yapmıştır." (Elçilerin İşleri 2:22-36)
Oğul Tanrı değil, Tanrı'nın Oğlu
Her ne kadar "Oğul Tanrı" ifadesi Kilise İman Açıklamalarında bu şekilde geçmese de, İngiltere Kilisesi'nin Dua Kitabı'nda yer almaktadır. Örneğin, Litani'nin bir parçası olarak şu dua bulunmaktadır: "Ey Oğul Tanrı, dünyanın Kurtarıcısı, biz zavallı günahkârlara merhamet et." Ancak, İncil'de "Oğul Tanrı" şeklinde bir ifade yoktur. Defalarca İsa'dan "Tanrı'nın Oğlu" olarak bahsedilir, fakat hiçbir yerde "Oğul Tanrı" olarak anılmaz.
Teslis inancını benimseyenler bazen bu duruma, İsa'nın yeryüzündeki yaşamı boyunca kendisini Baba'dan ayrı olarak "Tanrı'nın Oğlu" olarak gördüğünü, ancak ölümden dirildikten sonra göğe yükseldiğinde asıl yerine, "Oğul Tanrı" olarak döndüğünü söyleyerek yanıt verirler. Fakat İncil'de böyle bir öğreti yoktur. Yeni Ahit açıkça göstermektedir ki, İsa sadece yeryüzündeki yaşamında değil, sonsuza dek Babası'ndan farklı bir varlık olarak kalacaktır.
İmanından dolayı şehit edilen İstefanos, Rab İsa Mesih'i gökte gördü. Taşlanarak öldürülmeden hemen önce, Kutsal Yazılar bize onun şu sözleri söylediğini aktarır:
"Kutsal Ruh'la dolu olan İstefanos ise, gözlerini göğe dikip Tanrı'nın görkemini ve Tanrı'nın sağında duran İsa'yı gördü. "Bakın, göklerin açıldığını ve İnsanoğlu'nun Tanrı'nın sağında durmakta olduğunu görüyorum." (Elçilerin İşleri 7:55-56)
Açıkça görülüyor ki, göğe yükseldikten sonra Rab İsa Mesih hâlâ "Tanrı'nın sağında" durmaktadır ve Tanrı'dan ayrı bir varlık olmaya devam etmektedir. Hâlâ "İnsanoğlu" olarak anılmaktadır. O, Tanrı'nın kendisi olmamıştır ya da "Oğul Tanrı" olarak değişmemiştir.
İncil'in son kitabı olan Vahiy'i aldığında, Yuhanna, İsa'nın gökte olduğunu belirtmektedir. Yuhanna'ya verilen mesaj, Tanrı'nın İsa'ya verdiği bir vahiydir ve İsa hâlâ Tanrı'dan "Babam" olarak bahsetmektedir:
"İsa Mesih'in vahyidir. Tanrı yakın zamanda olması gereken olayları kullarına göstermesi için O'na bu vahyi verdi. O da gönderdiği meleği aracılığıyla bunu kulu Yuhanna'ya iletti. … Galip gelen böylece beyaz giysiler giyecek. Onun adını yaşam kitabından hiç silmeyeceğim. Babam'ın ve meleklerinin önünde o kişinin adını açıkça anacağım." (Vahiy 1:1; 3:5)
İsa, gökten yeryüzüne geri döneceği günü önceden bildirdiğinde de kendisinden hâlâ "İnsanoğlu" olarak bahsetmektedir:
"O zaman İnsanoğlu'nun bulutlar içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler." (Markos 13:24-26)
"Bundan sonra Mesih her yönetimi, her hükümranlığı, her gücü ortadan kaldırıp egemenliği Baba Tanrı'ya teslim ettiği zaman son gelmiş olacak. Çünkü Tanrı bütün düşmanlarını ayakları altına serinceye dek O'nun egemenlik sürmesi gerekir. Ortadan kaldırılacak son düşman ölümdür. Çünkü, "Tanrı her şeyi Mesih'in ayakları altına sererek O'na bağımlı kıldı." "Her şey O'na bağımlı kılındı" sözünün, her şeyi Mesih'e bağımlı kılan Tanrı'yı içermediği açıktır. Her şey Oğul'a bağımlı kılınınca, Oğul da her şeyi kendisine bağımlı kılan Tanrı'ya bağımlı olacaktır. Öyle ki, Tanrı her şeyde her şey olsun." (1. Korintliler 15:24-28)
Zamanın sonunda, İsa Tanrı'ya tabi olacaktır. Bu durum, onu Tanrı ile eşit gören Teslis inancıyla açıkça çelişmektedir.
Yeni Ahit Mektupları Ne Öğretiyor?
Havarilerin, İsa'nın Baba'ya yükselişinden sonra yazdığı mektuplarda, Tanrı'nın Oğlu aracılığıyla gerçekleştirdiği işin daha derin bir şekilde kavrandığını görürüz. Ancak, Tanrı ve Mesih arasındaki ilişkinin nasıl anlaşıldığında hiçbir değişiklik yoktur. Mektupların giriş selamlamalarında bile, bu Hristiyan önderlerin inancı hemen kendini gösterir: Baba ve Oğul, ayrı ve farklı varlıklardır. Örneğin:
- Pavlus: "Babamız Tanrı'dan ve Rab İsa Mesih'ten size lütuf ve esenlik olsun." (Romalılar 1:7; 1. Korintliler 1:3 vb.)
- Yakup: "Tanrı'nın ve Rab İsa Mesih'in kulu ben Yakup" (Yakup 1:1)
- Petrus: "Rabbimiz İsa Mesih'in Tanrısı ve Babası'na övgüler olsun." (1. Petrus 1:3)
- Yuhanna: "Baba Tanrı'dan ve Baba'nın Oğlu İsa Mesih'ten gelen lütuf, merhamet ve esenlik de gerçekte ve sevgide bizimle olacaktır." (2. Yuhanna 1:3)
Bu açık ifadeleri de göz önünde bulunduralım:
"Yerde ya da gökte ilah diye adlandırılanlar varsa da –nitekim pek çok "ilah", pek çok "rab" vardır– bizim için tek bir Tanrı Baba vardır. O her şeyin kaynağıdır, bizler O'nun için yaşıyoruz. Tek bir Rab var, O da İsa Mesih'tir. Her şey O'nun aracılığıyla yaratıldı, biz de O'nun aracılığıyla yaşıyoruz." (1. Korintliler 8:6)
"Çağrınızdan doğan tek bir umuda çağrıldığınız gibi, beden bir, Ruh bir, Rab bir, iman bir, vaftiz bir, her şeyden üstün, her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrısı ve Babası birdir." (Efesliler 4:4-6)
"Çünkü tek Tanrı ve Tanrı'yla insanlar arasında tek aracı vardır. O da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa'dır. Uygun zamanda verilen tanıklık budur." (1. Timoteos 2:5)
Şimdiye kadar yapmaya çalıştığımız şey, Kutsal Kitap'ın kendisini konuşturmasına izin vermektir. Eski Ahit ve Yeni Ahit'teki kanıtları inceledik. Müjdeleri, Elçilerin Mektuplarını ve Vahiy'i – yani İsa'nın ve takipçilerinin sözlerini – gözden geçirdik. Ortaya çıkan tablo son derece tutarlıdır:
Tanrı, ebedi Yaratıcı'dır ve Kutsal Ruh O'nun gücüdür. Tanrı, İsa'nın Babası'dır ve İsa, Kutsal Ruh'un gücüyle Meryem'den doğmuş olan Tanrı'nın Oğlu'dur.
Teslis'in (Üçleme) Tarihi
Şimdi şu soruyu sormalıyız: Teslis inancı nasıl ortaya çıktı?
İsa, göğe yükseldiğinde havarileri, Efendilerinin vaaz ettiği aynı İncil'i (Müjdeyi) duyurmaya devam ettiler. Hiçbir şey değişmemişti – sadece İncil'in içeriğine, İsa'nın ölümü, dirilişi ve göğe yükselişi eklenmişti.
Hristiyanlığın mesajı değişmeden kalmalıydı. Ne yazık ki öyle olmadı. Pavlus, Efes'teki ihtiyarlara veda ederken uyardığı gibi:
"Ben gittikten sonra sürüyü esirgemeyen yırtıcı kurtların aranıza gireceğini biliyorum. Hatta öğrencileri kendi peşlerinden sürüklemek için sizin aranızdan da sapık sözler söyleyen kişiler çıkacak." (Elçilerin İşleri 20:29-30)
Bu çok güçlü bir uyarıdır. Pavlus'un sözlerini duyanlar, İsa'nın ve takipçilerinin açık öğretilerinin "saptırılabileceğine" inanmakta zorlanmış olabilirler. Ama ne yazık ki bu gerçekleşti. Yeni fikirlerin nasıl ortaya çıktığını en iyi şekilde, Hristiyan topluluğunun inançlarını özetlemek amacıyla yazdığı iman bildirgelerini inceleyerek anlayabiliriz.
Havarilerin İman Bildirgesi
Kaydedilen en eski iman bildirgelerinden biri, Havarilerin İman Bildirgesi'dir. Şöyle der:
"Göğün ve yerin Yaratanı, her şeye gücü yeten Baba Tek Tanrı'ya ve O'nun biricik Oğlu Rabbimiz Mesih İsa'ya inanıyorum. O, Kutsal Ruh'tan vücut buldu ve bakire Meryem'den doğdu. Pontius Platus zamanında acı çekerek çarmıha gerildi; öldü ve gömüldü; ölüler diyarına indi, üçüncü gün ölüler arasından dirildi, göğe çıktı, her şeye gücü yeten Baba'nın sağında oturdu; oradan dirileri ve ölüleri yargılamak için tekrar gelecektir. Kutsal Ruh'a, Kutsal evrensel kiliseye, kutsalların birliğine, günahların affına, ölülerin dirilişine ve sonsuz yaşama inanıyorum. Amin!"
Bu bildiri, ilk Hristiyan inancının mükemmel bir özetidir.
Teslis Kavramının Ortaya Çıkışı
İsa'nın göğe yükselişinden yaklaşık üç-dört yüzyıl sonra bazı kilise liderleri, Tanrı ile Mesih arasındaki ilişkiyi tanımlamak için yeni kavramlar getirdiler. Asıl İbrani (Kutsal Kitap'a dayalı) Tanrı anlayışı yavaş yavaş Yunan felsefesiyle değiştiriliyordu. Bu durum hararetli tartışmalara yol açtı. İki ana görüş ortaya çıktı:
- Antakya (Suriye) ekolü, tek Tanrı inancını büyük ölçüde korudu.
- İskenderiye (Mısır) ekolü, Mesih'in önceden var olduğu fikrini öne sürdü ve İsa'nın bir insan bedeninde yaşayan Tanrı olduğunu öğretti.
Bu sırada Roma İmparatoru Konstantin, Hristiyanlığın koruyucusu haline gelmişti. Ancak Tanrı'nın doğası hakkındaki bu anlaşmazlığın imparatorluğun istikrarını tehdit ettiğini gördü. Sorunun çözüme kavuşturulması gerekiyordu.
MS 325 yılında Konstantin, bugünkü Türkiye'nin kuzeybatısındaki İznik'te bir kilise konseyi topladı ve Mesih'in Tanrı ile eşit ve ezeli olduğunu savunan görüşü zorla kabul ettirdi. Kutsal Kitap'ın öğretilerini savunmaya çalışanlar reddedildi.
Konstantin'in Teslis öğretisinin gelişimindeki rolü şu şekilde tarif edilmiştir:
"Resmi bir fermanla, Tanrısallığın ikiye bölündüğünü – Baba Tanrı ve Oğul Tanrı – Hristiyanlığa kabul ettiren kişi Konstantin'di. Üçlübirlik inancına ulaşmak ise sonraki nesillere kaldı." (A. F. Buzzard & C. F. Hunting, "Teslis Öğretisi: Hristiyanlığın Kendi Kendine Açtığı Yara", 1988, s. 147)
ATHANASIUS İMAN BİLDİRGESİ
Bu dönemde "Teslis" kelimesi henüz herhangi bir iman bildirgesinde yer almamıştı. Ancak İskenderiyeli Athanasius, bu konuyu daha da ileriye taşıdı. Yaklaşık MS 500 yılında, oldukça ayrıntılı olan Athanasius İman Bildirgesi Kilise tarafından kabul edildi. Bu bildirge, önceki inanç açıklamalarına kıyasla çok daha uzundu, "Teslis" kelimesini içeriyordu ve büyük ölçüde Teslis'i tanımlamaya odaklanıyordu.
Yukarıda bahsedilen tüm bildirgeler, hem Anglikan hem de Katolik kiliselerinin liturjisinin (resmi ibadetinin) bir parçasıdır ve çoğu Protestan mezhebi tarafından da kabul edilir.
Ancak bu bildirgeleri herkes kabul etmedi. Yüzyıllar boyunca, Teslis inancını reddeden küçük gruplar daima var olmuş, ancak bu kişiler genellikle inançları nedeniyle zulme uğramıştır. 1553 yılında, İspanyol düşünür Michael Servetus, Kilise tarafından sapkın ilan edildiği için diri diri yakılmıştır. İngiltere'de, Teslis karşıtı düşünceye sahip kişiler arasında şair John Milton ve bilim insanı Sir Isaac Newton da bulunmaktadır. Günümüzde de Kilise'nin "resmi" doktrinlerinden uzak duran gruplar vardır; Christadelphian'lar (Mesih'te Kardeşler) bunlardan sadece biridir.
Daha Geniş Sorunlar
Teslis inancı, yalnızca İsa ve Kutsal Ruh hakkındaki anlayışları değil, aynı zamanda İsa'nın annesi Meryem'e yönelik algıyı da değiştirmiştir. Bazı kiliselerde Meryem, "Tanrı'nın annesi" olarak görülmeye başlanmıştır ki bu, Kutsal Kitap'ta olmayan bir düşüncedir.
Hristiyanlık, zamanla Yunan felsefesinin etkisiyle insanın ölümsüz bir ruha sahip olduğu ve ölümden sonra doğrudan cennete gittiği inancını benimsemiştir. Oysa Origen döneminde, İsa'nın açıkça öğrettiği "Tanrı'nın Krallığını yeryüzüne getirmek için dönüşü" öğretisi değişime uğramış ve Krallık, Kilise'nin dünyadaki hâkimiyeti olarak yorumlanmıştır.
Tanrı'nın İsrail'le ilgili amacı göz ardı edilmiş veya reddedilmiştir. Ayrıca, İsa'nın barış ve şiddetsizlik öğretilerine rağmen, vatan için savaşmanın kabul edilebilir olduğu düşüncesi yayılmıştır. Bugün Kilise, İsa ve havarilerinin öğretisinin sadeliğine geri dönmelidir!
Bazı Tartışmalı Paragraflar
İncil'de, "Teslis" kavramını açıkça belirten net bir ifade bulamıyoruz. Ancak, Teslise inananlar, görüşlerini desteklemek için sıkça alıntı yaptıkları bazı pasajlara sahiptir. Bunları inceleyeceğiz. Birkaç pasaj, Yuhanna İncili'nde yer almaktadır. İlk olarak 1. bölümden başlıyoruz:
"BAŞLANGIÇTA SÖZ VARDI..."
"Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı. … Söz, insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini –Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul'un yüceliğini– gördük. " (Yuhanna 1:1-3, 14)
Bazı kişiler bu pasajı şu şekilde okur: (1) İsa, Söz'dür; (2) Söz, başlangıçta vardı; (3) Söz Tanrı'ydı, dolayısıyla (4) İsa Tanrı'dır. Bu doğru olsaydı bile, bu sadece iki kişiyi açıklar, Teslisi değil. Ancak biz şunu savunuyoruz – ve artık birçok Teslisçi de bunu kabul etmektedir – Yuhanna'nın İsa'nın Tanrı olduğunu kanıtlamaya çalışmamaktadır. Yuhanna'nın Mesih'in hayatını anlatırken aslında ne başarmaya çalıştığını anlıyoruz: "Ne var ki yazılanlar, İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek O'nun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır." (20:31). Yuhanna, İsa'nın "Tanrı'nın Oğlu" olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. Yuhanna İncili'nde, Matta, Markos veya Luka'dan çok daha fazla, Tanrı "Baba" olarak adlandırılır. Yuhanna, hiçbir yerde İsa'nın Tanrı olduğunu söylemez.
O zaman, Yuhanna "Söz" derken ne demek istiyor ve neden Yuhanna 1'de "O" (kişi zamiri) olarak bahsediliyor? William Tyndale, 1525'te Yeni Ahit'in bir İngilizce çevirisini yaptı ve bastı. Sıradan insanların kendi dilinde Kutsal Kitap'a ulaşabilmesini istiyordu. Yuhanna 1'in çevirisinde "söz" kelimesini büyük harf kullanmadan yazdı. Ayrıca, 2. ve 3. ayetlerde "Söz"ü "O" (yani kişi zamiri) yerine "o" (işaret zamiri) olarak çevirdi. "O" tamamen orijinal Yunanca ile uyumludur. Sonraki çevirilerde, King James versiyonu da dahil olmak üzere, büyük harf eklenmiş ve "o" yerine "O" kullanılarak "Söz" bir kişiymiş gibi gösterilmiştir. Bu, çevirmenlerin doktrinel bir önyargı taşıdığı izlenimini yaratmaktadır.
"Söz", Tanrı'nın sözüdür. Bu, Tanrı'nın ilahi planının ve amacının ifadesidir. Söz, başlangıçta vardı. Yuhanna'nın zihni, Yaratılış 1'deki yaratma hikayesine gider; "Tanrı dedi..." (3, 6, 9, 11. ayetlerde vb.). Tanrı konuştu, O'nun yaratıcı sözü yayıldı. Sonradan Mezmur'da yazıldığı gibi: "Yahve'nin sözüyle gökler yaratıldı..." (Mezmur 33:6). Tanrı'nın sözü, O'nun ilahi amacını ve büyük planını temsil eder. Şimdi, Yuhanna diyor ki, "Söz, insan [etten] olup aramızda yaşadı." (Yuhanna 1:14). Tanrı'nın sözü geçmişte, peygamberleri aracılığıyla insanlara geldi. Ama şimdi, bu söz bize sadece sözcükler olarak değil, Tanrı'nın öğretmek istediği şeyi yaşayan bir örnek olarak, İsa aracılığıyla gelmektedir. Kendi hayatında sergilenen bu mesaj, Tanrı'nın bizden beklediği ve takip etmemiz gereken mesajıdır. İbraniler mektubunun yazarı şöyle der: " Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. " (İbraniler 1:1).
"HİÇ KİMSE TANRI'YI GÖRMEDİ"
" Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi. Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul O'nu tanıttı." (Yuhanna 1:18 Yeni Çeviri)
"Hiç bir zaman Allahı kimse görmemiştir; Babanın kucağında olan biricik Oğul, kendisi onu bildirdi." (Yuhanna 1:18 Eski Çeviri , KMEYA)
"No man hath seen God at any time; the only begotten Son, which is in the bosom of the Father, he hath declared him." (Yuhanna 1:18 İngilizce King James Çevirisi)
"No one has ever seen God; the only God, who is at the Father's side, he has made him known." (Yuhanna 1:18 İngilizce Standart Çevirisi - ESV)
ESV'nin (sayfa altındaki notlarında) "tek Tanrı" ve "Baba'nın yanında" ifadelerine dair iki farklı çeviri sunduğu gerçeği, çevirmenlerin en uygun çeviriyi bulmakta zorlandıklarını gösteriyor. Bu durum, modern İncil çevirilerinin bu ayeti nasıl ele aldıkları konusunda önemli farklılıklar olduğunu da kanıtlamaktadır. King James Versiyonunda ise Tanrı olan ifadesi yer almamaktadır. Bu ayetten Teslis kanıtlanamaz. Ayrıca teslisçilerin savunmuş oldukları ifadeyi göz önünde bulundurduğumuzda dahi ifade Tanrı olan değil , tanrı olan ya da tanrısal olan anlamına geleceği için yine Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'dan bahsediyor olmayacaktır.
"GÖKLERDEN İNDİM"
Yuhanna İncili'nde, bazıları İsa'nın doğmadan önce cennette var olduğuna dair kanıt olarak yorumladıkları birkaç ifade bulunmaktadır:
- " Gökten inmiş olan İnsanoğlu'ndan başka hiç kimse göğe çıkmamıştır." (Yuhanna 3:13)
- "Çünkü kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getirmek için gökten indim." (Yuhanna 6:38)
- "İbrahim'den önce ben varım." (Yuhanna 8:58)
- "Kendisinin Tanrı'dan çıkıp geldiğini ve Tanrı'ya döneceğini biliyordu." (Yuhanna 13:3; 16:28)
- "Baba, dünya var olmadan önce ben senin yanındayken sahip olduğum yücelikle şimdi beni yanında yücelt." (Yuhanna 17:5)
Bu ifadeler tek başlarına okunduğunda, İsa'nın varlığının önceden cennette olduğuna dair bir izlenim yaratabilir. Ancak, Tanrı'nın doğası ve İsa'nın Meryem'den doğuşu hakkında İncil'in sunduğu diğer açık açıklamalarla karşılaştığımızda, alternatif bir açıklama aramak zorundayız. Bu ayetler sadece Tanrı'nın İsa'yı, ilahi planında, başından beri var olarak belirlediğini anlatır. Eski Ahit, Mesih'in Tanrı'nın planındaki rolünü dolaylı olarak pek çok yerden gösterir. Bu anlamda, İsa "göklerden indi". "İbrahim'den önce vardı" ve "Tanrı'dan geldi", "dünyanın yaratılmasından önce Tanrı'nın gözünde bir yüceliğe sahipti" denir.
"BEN VE BABA BİRİZ"
Yuhanna 10:30'daki şu ifadeler, İsa'nın Tanrı olduğuna dair kanıt olarak sıkça alıntılanır: "Ben ve Baba biriz." Bu, İsa'nın Tanrı olduğunu iddia ettiği bir ifade mi? Onu duyan bazı Yahudiler bunu küfür saydılar – tekrar taş alıp onu taşlamaya kalktılar. Ama İsa, onların Kutsal Kitap'ta (Eski Ahit'te) yöneticilerine Tanrı denildiğini hatırlattı, bu nedenle söylediklerinin küfür olmadığını belirtti. Peki, İsa "Ben ve Baba biriz" derken ne demek istedi? O, sadece Babası ile kendisinin düşünceleri ve amaçları açısından bir olduklarını belirtiyordu. Gerçekten de bakış açıları ve amaçları açısından bir idiler. Benzer şekilde, Yuhanna 17:11'de, Tanrı'ya dua ederken, bütün takipçilerinin bir olmalarını istemektedir.
"BABA, OĞUL VE KUTSAL RUH"
İsa, göğe yükselmeden önce en yakın takipçilerine şu emri vermiştir:
- " Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin." (Matta 28:18-19)
Teslisçiler, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un burada birlikte anıldığını ve bunun Teslis'e açık bir gönderme olduğunu ileri sürerler. Ancak burada Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un eşit olduklarına, 'birde üç' olduklarına veya Kutsal Ruh'un bir kişi olduğuna dair hiçbir ima bulunmamaktadır. İnananların vaftizde andıkları, Baba'nın ismi olup, bu isim İsa tarafından görünür kılınmıştır (bakınız Yuhanna 17:6; Filipililer 2:9). Ayrıca, Elçilerin İşleri'nde, bazıları sadece "İsa Mesih'in adıyla" vaftiz edilmiştir (2:38; 8:16; 10:48; 19:5). Bizler bu üçü arasındaki güçlü bağı inkar etmiyor ancak üçünün teslisi oluşturduğuna dair sapkın inanışı da kabul etmiyoruz.
"TANRI'NIN SURETİNDE"
Filipililer 2'de, Pavlus alçakgönüllülük dersini vermektedir. O'ndan daha iyi bir alçakgönüllülük örneği kim olabilir ki, ama İsa Mesih'in kendisi?
- " Mesih İsa'daki düşünce sizde de olsun. Mesih, Tanrı özüne (burada geçen kelime morphe'dir - suret, şekil anlamına gelmektedir) sahip olduğu halde, Tanrı'ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı. Bunun için de Tanrı O'nu pek çok yükseltti ve O'na her adın üstünde olan adı bağışladı. Öyle ki, İsa'nın adı anıldığında gökteki, yerdeki ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve her dil, Baba Tanrı'nın yüceltilmesi için İsa Mesih'in Rab olduğunu açıkça söylesin." (Filipililer 2:5-11)
"Pavlus, 'Tanrı'nın suretinde' ifadesiyle, İsa'nın Tanrı olduğunu mu kanıtlamak istiyor?" Hayır. Adem ve Havva da Tanrı'nın suretinde yaratılmıştı (bkz. Yaratılış 1:27). Aslında burada Pavlus, Adem ile İsa'yı karşılaştırmaktadır. Adem, Tanrı ile eşit olmayı "kendine hak" saydı. Yılan, yasak meyveyi yediklerinde Tanrı gibi olacaklarını söylemişti. Adem, itaatsizliği nedeniyle ölüm cezasını kazandı. Oysa İsa, itaatkar olduğu için Tanrı'nın sağında yüceltilmiştir. İsa, "her ismin üstündeki isme" sahip değildi, Tanrı ona bu ismi bir ödül olarak sonradan vermiştir.
"TANRI'YI TAMAMEN VÜCUDUNDA TAŞIR"
" Çünkü Tanrılığın bütün doluluğu bedence Mesih'te bulunuyor." (Koloseliler 2:9). Bu, Oğlu İsa'da Tanrı'nın niteliklerinin görüldüğünü belirten bir başka ifadedir. 10. ayet aynı Yunanca kelimeyi kullanır ve dolayısıyla inananlarda da doluluk olduğunu söyler. Aynı bölümde, 12. ayet Tanrı ve Oğlu arasında açık bir farkı gösterir ve İsa'nın, Tanrı tarafından ölülerden diriltildiğini vurgular. Tanrı'nın karakteri İsa'da görülebilir, fakat İsa, ölülerden diriltmek için Tanrı'ya ihtiyaç duyuyordu. O, Tanrı'nın kendisi değildi.
"ALFA VE OMEGA"
Eski Ahit'te, Tanrı "ilk ve son" olarak adlandırılmıştır (Yeşaya 44:6; 48:12). Vahiy 1:8'de Tanrı şöyle der: "Ben Alfa ve Omega'yım" (Yunanca alfabedeki ilk ve son harfler). Ama sonra, Vahiy 1:17'de, İsa, Yuhanna'ya şöyle der: "Korkma! İlk ve son Ben'im." ve Vahiy'in son bölümünde, yine Mesih şöyle der: "Alfa ve Omega, birinci ve sonuncu, başlangıç ve son Ben'im." (Vahiy 22:13). Dirilmiş İsa, daha önce Tanrı'ya ait olan bir unvanı alır. Burada, Filipililer 2:9'daki gibi, Mesih'e "her ismin üstünde bir isim" verilmesiyle bir benzerlik vardır. Baba'nın iradesi, Oğlu'nun O'nun isimlerini taşıması gerektiği yönündeydi, çünkü O, Baba'nın temsilcisidir. Bu, Yuhanna 17'deki duasında belirttiği şeydir: "Kutsal Baba, onları bana verdiğin kendi adınla koru ki, bizim gibi bir olsunlar." (Yuhanna 17:6-11).
Sorular ve Zorluklar
Bazı okuyucular şöyle düşünebilir: "Tanrı veya İsa Mesih hakkında tam olarak nasıl düşündüğümüz gerçekten önemli mi? Tanrı'nın doğasını bir sır olarak kabul edip bu konuları ilahiyatçılara bırakmamız gerekmez mi?" Christadelphian'lar, bu konuların hayranlık uyandırıcı olsa da bir sır olmadığını ve her inananın bunları anlayabileceğini düşünür. Pavlus, Atinalılara şöyle dedi: "Ulusların sürelerini ve yerleşecekleri bölgelerin sınırlarını önceden saptadı. Bunu, kendisini arasınlar ve el yordamıyla da olsa bulabilsinler diye yaptı. Aslında Tanrı hiçbirimizden uzak değildir." (Elçilerin İşleri 17:26-27). Yani, hepimiz Tanrı'ya ulaşabiliriz.
Doğrudur ki, yüzyıllar boyunca inananlar Kilise tarafından Kutsal Kitap'ı okumaktan alıkonuldu. Ancak bugün Kutsal Kitap herkesin erişimine açıktır ve onun ne söylediğini keşfetmek bizim sorumluluğumuzdur.
Bu noktada önemli bir hususa geliyoruz: Tanrı'nın doğası, Hristiyan inancında izole bir öğreti değil, diğer temel doktrinlerle iç içedir. Şu noktaları göz önünde bulunduralım:
- Eğer İsa Tanrı ise, o zaman kurtarmaya geldiği insanlarla gerçekten aynı durumda değildi. Bizim gibi denenemezdi. O halde, günaha karşı mücadele edip onu yenmesine de gerek olmazdı. Üçlü Birlik inancı, kurtuluş anlayışımızı etkiler.
- Eğer İsa Tanrı ise, nasıl ölebildiğini anlamak zorlaşır. Aynı şekilde, ikinci gelişinde dünyaya hangi biçimde döneceğini kavramak da güç olur.
- Eğer İsa Tanrı ise, Yeni Ahit'in öğrettiği gibi nasıl başkâhin, aracı ve insan ile Tanrı arasında şefaatçi olabilir?
Bunlar, Üçlü Birlik inancını benimseyenlere yönelttiğimiz bazı sorulardır. Biz, İsa'yı Tanrı'nın Oğlu olarak görüyoruz. O, bakire Meryem'den doğmuş, bizim gibi acı çekmiş ve denenmiş, fakat tüm sınavları aşarak günahı yenmiş gerçek bir insandı. Onun günah ve ölüm üzerindeki zaferi gerçektir ve bize takip etmemiz gereken büyük bir örnek bırakmıştır.
Sonuç
Bu sayfaların, Üçlü Birlik inancına samimi bir şekilde bağlı olanları, Tanrı'nın, Mesih'in ve Kutsal Ruh'un doğası hakkındaki anlayışlarını gözden geçirmeye teşvik edeceğini umuyoruz. Burada ele aldığımız konular, yalnızca akademik veya teolojik bir tartışmadan ibaret değildir. Tanrı'ya ve O'nun sevgili Oğlu'na olan inancımız, Rab İsa Mesih'e olan sevgimiz ve ona ve Tanrı'ya hizmetimiz, ancak önce Kutsal Kitap'ın bu derin konu hakkında ne öğrettiğini anladığımızda anlam kazanabilir.
Bu noktada iki ayetle konuyu tamamlıyoruz. İlki, Hristiyan inancının "bir kez ve tamamen" verildiğini ve Kutsal Kitap'ın kayıtlarının son söz olduğunu vurgulayan temel bir gerçeği ortaya koymaktadır:
"Sizi kutsallara ilk ve son kez emanet edilen iman uğrunda mücadeleye özendirmek için yazma gereğini duydum." (Yahuda 1:3)
İkinci ayet ise Vahiy kitabından alınmış olup, Rab'bin Kutsal Yazılar'a ekleme yapan ya da onlardan bir şey çıkaranlara yönelik uyarısını hatırlatmaktadır. Bu uyarı, elbette Kutsal Kitap'ın tamamı için geçerlidir:
"Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! Her kim bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır." (Vahiy 22:18-19)