Sünnetin Anlamı ve Yeni Antlaşmadaki Yeri
Kutsal Kitap'ta sünnet, Tanrı ile İbrahim arasında kurulan özel bir antlaşmanın görünür işareti olarak karşımıza çıkar. Bu antlaşma, sadece İbrahim ve soyunu değil, bütün insanlığı kapsayan büyük bir planın başlangıcıdır. Tanrı, İbrahim'e "Seni büyük bir ulus yapacağım, seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım, bereket kaynağı olacaksın. Seni kutsayanları kutsayacak, seni lanetleyeni lanetleyeceğim. Yeryüzündeki bütün halklar senin aracılığınla kutsanacak" diye söz verir. (Yaratılış 12:1-3) Bu söz, Tanrı'nın insanlık için hazırladığı kurtuluş planının temel taşlarından biridir.
İbrahim'e verilen bu sözlerin ardından, Tanrı onla özel bir antlaşma yapar ve bunun kalıcı bir nişanesi olarak sünneti belirler. Yaratılış 17. bölümde Tanrı, İbrahim'e ve onun soyundan her erkek çocuğun sünnet edilmesini ister ve bunun sonsuz bir antlaşmanın nişanesi olduğunu söyler. Sünnet, o günden sonra sadece fiziksel bir işlem olmaktan öte, Tanrı'nın halkıyla arasında kurduğu kutsal bağı simgeleyen önemli bir işaret haline gelir.
Ancak sünnetin anlamı yalnızca bedendeki bir kesik değildir. Esas anlamı, Tanrı'nın halkının kalplerinde gerçekleşmesi gereken değişimdir. Sünnet, kalbin et tarafından değil, ruh tarafından yönetilmesi, yani dünyevi tutkuların yerini Tanrı'ya bağlılık ve sevginin almasıdır.
Ancak İsrail halkı, Tanrı'nın koyduğu eski antlaşmayı tutmakta başarısız oldu. Onların bu başarısızlığı üzerine Tanrı, daha mükemmel ve kalıcı bir antlaşma vaat etti: Yeni Antlaşma. Bu antlaşma, Tanrı'nın yasasını insan kalplerine yazması, onları kendi halkı yapması ve günahlarını bağışlamasıdır. (Yeremya 31:33-34; İbraniler 8:8-12) İşte bu Yeni Antlaşma'nın aracı, Efendimiz İsa Mesih'tir. O, eski antlaşmayı tamamlayıp kanı aracılığıyla yeni bir anlaşma yapmış ve bu yeni bağlamda insanlara Tanrı'yla doğrudan bir ilişki sunmuştur. İsa Mesih'in kanı, bu antlaşmanın kefaretidir. (İbraniler 12:24)
Peki sünnet ne zaman kaldırıldı? Kudüs Konseyi'nde yeni iman eden yabancılara sünnet ve Musa Yasası'nın yükümlülüklerinin getirilip getirilmeyeceği tartışıldı (Elçilerin İşleri 15). Sonunda Tanrı'nın Kutsal Ruhu'nun rehberliğinde bu yükümlülüğün kaldırılması kararlaştırıldı. Bu karar, Mesih'in kurduğu Yeni Antlaşma'nın ruhunu yansıtır ve iman yoluyla kurtuluşun esas olduğunu vurgular.
Artık Mesih'in kanı, eski yasaların gerektirdiği tüm kuralları yerine getirdi; fiziksel sünnetin yerini "kalbin sünneti" aldı (Romalılar 2:28-29). Bu ruhsal sünnet, imanla gerçekleşir; kişi Mesih'e vaftiz ile bağlanarak Tanrı'nın halkına katılır. Fiziksel olarak sünnet edilip edilmemek kurtuluşun şartı değildir. Çünkü kurtuluş, dıştan görünen ritüellerle değil, kalbin gerçek bağlılığıyla kazanılır.
Sonuçta, Eski Antlaşma'nın dışsal sembolleri Yeni Antlaşma'da içsel, ruhsal gerçekliklere dönüşmüştür. Bugün iman edenler, kalplerinde Tanrı'nın yasasını taşır ve O'nunla yaşayan yeni bir hayat sürerler. Bu yüzden fiziksel sünnet artık zorunlu değildir; ruhun sünneti, Tanrı'yla gerçek birlikteliğin göstergesidir.