İsa Neden Balıkçıları ve Marangozları Seçti?
İsa Mesih'in ilk öğrencilerini seçerken saraya, yüksek okullara ya da ileri gelen din bilginlerine gitmediğini fark etmiş miydin? O, müjdeyi duyuracak olan kişileri seçerken, insanların gözünde "önemsiz" sayılabilecek mesleklerden gelen, sıradan insanları çağırdı: marangozları, balıkçıları, vergi görevlilerini... Neden peki? Cevap Tanrı'nın nasıl çalıştığını anlamaya başladığımızda ortaya çıkıyor.
Kutsal Kitap, Tanrı'nın hikmetini ve gücünü, dünyanın zayıf gördüğü insanlar aracılığıyla gösterdiğini söyler. Pavlus'un 1. Korintliler 1:23-31'de yazdığı gibi, Tanrı bilge olanları utandırmak için "dünyanın akılsız gördüklerini" seçti. Çünkü Tanrı'nın amacı, kimsenin O'nun önünde övünmemesi, tüm övgünün Yahve'ye ait olduğunu herkesin açıkça görebilmesidir.
İsa, mesajın etkisinin konuşmacıların zekâsında ya da hitabet gücünde değil, içeriğinde ve Tanrı'nın gücünde olduğunu göstermek istedi. Müjde, akademik başarıya ya da toplumsal güce değil, iman ve itaate dayanır. Bu yüzden ilk öğrenciler sıradan ama yürekleri açık insanlardı. Onlar, "biz ne yapabiliriz ki?" demek yerine, "Efendimiz ne istiyor?" diye soran insanlardı.
Öğrenciliğin Bedeli: Gerçekten Her Şeyimizi Vermemiz Gerekir mi?
Evet, Mesih'i izlemek bir bedele mal olur. Ama bu, mekanik bir şekilde her şeyini bırakman gerektiği anlamına gelmez. Bu, yüreğin Mesih'e ait olması gerektiği anlamına gelir. Eğer sahip olduğun şeyler seni Tanrı'dan uzak tutuyorsa – mal, statü, kariyer, ilişkiler – o zaman onları bırakmak gerekebilir. Bu nedenle İsa şöyle dedi:
"Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz. Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen, öğrencim olamaz." (Luka 14:26-27).
Bu, sert gelebilir. Ama aslında burada vurgulanan şey, yüreğin değişmesidir. Rab'bin çağrısı, yalnızca O'na güvenen ve yaşamlarını O'nun ellerine teslim eden insanlaradır. Gerçek öğrencilik, "canlı bir kurban" olmakla ilgilidir – Pavlus'un Romalılar 12:1-2'de yazdığı gibi. Bu, hayatımızı Tanrı'ya adayarak, O'nun isteğine göre yaşamak demektir. Bu bazen her şeyini geride bırakmak anlamına gelebilir. İlk öğrenciler gibi, bazıları işlerini, evlerini, hatta canlarını feda etmiştir. Ama asıl mesele dışsal fedakârlıktan çok, içsel teslimiyettir.
Tanrı Bugün de Aynı Şekilde Çalışıyor
İsa'nın o gün seçtiği öğrenciler basit ama iman dolu insanlardı. Bugün de durum değişmedi. Tanrı hâlâ, alçakgönüllü, yüreği açık, imanla dolu insanları çağırıyor. O'na güvenenleri eğitiyor, yönlendiriyor ve kendi amacında kullanıyor. Bilge olmak ya da güçlü görünmek zorunda değilsin. Önemli olan, Tanrı'ya yüreğini açıp "Buyur Efendim, işte buradayım" diyebilmektir.
İşte bu yüzden, Mesih'in çağrısı tüm insanlaradır. Çünkü O, yeryüzündeki en güçlü aracıları, dünyadaki en güçsüz insanların yüreğinde çalışarak oluşturur.