Web sitemiz henüz yapım aşamasındadır.

Hangi Yiyeceklerden Kaçınmalıyız?

Eski Antlaşma'nın ayrıntılı yasaları, Tanrı'nın halkına neyi yiyip neyi yememeleri gerektiğini açıkça bildiriyordu. Domuz eti, kabuklu deniz hayvanları, belirli sürüngenler ve başka birçok yiyecek "temiz olmayan" kabul ediliyordu. Bunlar basit sağlık kuralları değil; kutsal olmanın, ayrılmış olmanın sembolleriydi. İsrailliler yedikleriyle, içtikleriyle, giydikleriyle farklı olacaklardı. Tanrı'nın halkı olduklarını dıştan da göstereceklerdi. Bu yasalar, onları çevredeki putperest uluslardan ayırmak için birer işaretti. Ancak bu yasalar, kalıcı değildi. Onlar, asıl gelecek olanı gösteren gölgelerdendi. İsa Mesih geldiğinde bu gölgeler artık yerini gerçeğe bıraktı. Çünkü artık ayrılık sembollerine değil, gerçek kutsallığa, yani kalbin temizliğine çağrılıyoruz.

"İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey onu kirletemez. İnsanı kirleten, insanın içinden çıkandır." (Markos 7:15)

Öğrencileri bu sözü anlamakta zorlandığında İsa onlara durumu daha açık anlatır. Yiyecek, mideye girer ve dışarı atılır. Kalbe dokunmaz. Ve ardından Markos, İsa'nın bu sözleriyle tüm yiyecekleri temiz ilan ettiğini not eder (Markos 7:19) Bu ilahi beyanın bir başka teyidi Elçilerin İşleri 10'da yer alır. Petrus, görümde gökten inen bir örtü içinde tüm hayvanları görür. Tanrı ona "Kalk, kes ve ye" der. Petrus şaşkınlıkla, "Hayır, Rabbim! Hiçbir zaman murdar bir şey yemedim" der. Ama Tanrı'nın cevabı nettir:

"Tanrı'nın temiz kıldığını sen kirli sayma."

Bu görüm, sadece yiyeceklerle değil, aynı zamanda artık Yahudi olmayanların da Tanrı'ya kabul edildiğini göstermek içindi. Fakat bu olay hem sembolik hem pratik bir gerçeği taşır: Tanrı artık dışsal yasalarla değil, imanla ayırıyor insanları. Yiyecekler kurtuluşun konusu değildir. Kurtuluş yalnızca Mesih'tedir. Elçi Pavlus da bu gerçeği tekrar tekrar vurgular. 1. Korintliler 10:25-27'de şöyle yazar:

"Kasaplar çarşısında satılan her eti vicdan sorunu yapmadan, sorgusuz sualsiz yiyin. Çünkü "Yeryüzü ve içindeki her şey Rab'bindir." İman etmemiş biri sizi yemeğe çağırır, siz de gitmek isterseniz, önünüze konulan her şeyi vicdan sorunu yapmadan, sorgusuz sualsiz yiyin." (1. Korintliler 10:25-27)

Yediklerimiz Yerine Göre Günahtır

Yeni Antlaşma bize yiyecekler konusunda özgürlük verir. Ancak bu özgürlük, başıboşluk anlamına gelmez.

" 'Her şey serbest' diyorsunuz, ama her şey yararlı değildir. 'Her şey serbest' diyorsunuz, ama her şey yapıcı değildir." (1. Korintliler 10:23)

Mesih'teki özgürlük, kişisel bir ayrıcalık değil, sevgiyle işleyen bir sorumluluktur. Çünkü özgürlük, sevgiyle dengelenmediğinde bencilliğe dönüşebilir. Elçi Pavlus, bu noktada bizi çok uyarır. Diyelim ki sen, imanında olgunlaşmış birisin. Domuz eti yemekle veya pazardan alınan herhangi bir etle ilgili sorun yaşamıyorsun. Vicdanın rahatsa yersin, çünkü Tanrı o yiyecekleri temiz ilan etti. Ancak etrafında yeni iman etmiş ya da henüz etmemiş, hala yemekler konusunda bazı şeylere dikkat eden bir kardeşin var. Onun için bu yiyecekler hala "yasak" ya da "günah" gibi görünüyor. Eğer sen, onun yanında özgürce o eti yersen, o kardeşinin vicdanı huzursuz olur. Böylece senin özgürlüğün, onun imanını yaralayan bir sebep haline gelir.

"Yediğin bir şey yüzünden kardeşin incinmişse, artık sevgi yolunda yürümüyorsun demektir. Mesih'in, uğruna öldüğü kardeşini yediklerinle mahvetme!" (Romalılar 14:15)
"Bu nedenle, yediğim şey kardeşimin sendeleyip düşmesine yol açacaksa, kardeşimin düşmemesi için bir daha et yemeyeceğim." (1. Korintliler 8:13)

Yani burada mesele et değil, mesele tesis edilmeye çalışılan imana zarar verilmesi. Bir kardeşimizin vicdanını rahatsız eden bir davranışta bulunmak, onun ruhsal yolculuğuna zarar vermek demektir. Tanrı'nın bizimle kurduğu ilişki sadece "Ben ve Tanrı" değildir aynı zamanda "Ben ve Kardeşlerim"dir. Sevgi, yalnızca Tanrı'ya değil, kardeşlerimize de sorumlu olmaktır. Dolayısıyla, bir şey bizim için günah olmayabilir ama eğer başkasını tökezletiyorsa, o zaman o davranış artık uygun değildir.