1.Selanikliler 4:14 – Ölen imanlılar şu an İsa ile birlikte mi?
İnsanlık tarihinin başından beri ölüm, en büyük gizem ve korku kaynağı olmuştur. Ne oluyor? Nereye gidiyoruz? Ölen yakınlarımız şu an nerede? Hristiyanlık bu sorulara net, umut dolu ama aynı zamanda gerçekçi bir yanıt verir. Bu, sadece teselli sunmakla kalmaz; aynı zamanda Mesih'in ikinci gelişine dair büyük bir beklenti oluşturur. Pavlus'un 1. Selanikliler 4. bölümdeki sözleri, bu umudu temellendirir.
"İsa'nın ölüp dirildiğine inanıyoruz. Aynı şekilde Tanrı, İsa'ya bağlı olarak gözlerini yaşama kapamış olanları da O'nunla birlikte geri getirecektir." (1.Selanikliler 4:14)
Bu ifade, yüzeysel bakıldığında sanki ölmüş olanların şu an İsa ile birlikte gökte yaşadığını ve onunla birlikte dünyaya geri geleceklerini ima ediyormuş gibi görünebilir. Fakat bu düşünce, çok yaygın ama temelsiz bir yanılgı olan "ölümsüz ruh" doktrinine dayanır. Kutsal Kitap ise çok daha farklı bir tablo çizer.
Kutsal Yazılar, ölümün bir "uyku" olduğunu öğretir. Bu, sadece mecazi bir ifade değildir. Ölümde bilinç yoktur, düşünce yoktur, farkındalık yoktur. Vaiz kitabı bunu açıkça ifade eder: "Yaşayanlar, öleceklerini bilirler; ama ölüler hiçbir şey bilmez." (Vaiz 9:5). Aynı şekilde Mezmur yazarı da şöyle der: "O son soluğunu verince toprağa döner, o gün tasarıları da biter." (Mezmur 146:4). Ölüm bir uyku gibidir çünkü bilincimiz kapanır; zaman algımız kaybolur. Tıpkı gece uyuyup sabah hiçbir şey hissetmeden uyanmak gibi… İşte bu yüzden Kutsal Kitap Davut'un, İstefanos'un ve birçok kişinin öldüğünde "uykuya daldığını" söyler (1. Krallar 2:10; Elçilerin İşleri 7:60).
İşte bu uyku hâli, İsa Mesih geri dönene kadar sürer. Çünkü Hristiyan umudu, ölümden hemen sonra cennete gitmekte değil, ölümden dirilmektedir. Pavlus bunu çok net ifade eder:
"Rab'bin kendisi, bir emir çağrısıyla, başmeleğin seslenmesiyle, Tanrı'nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih'e ait ölüler dirilecek. Sonra biz yaşamakta olanlar, hayatta olanlar, onlarla birlikte Rab'bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz. Böylece sonsuza dek Rab'le birlikte olacağız. …" (1. Selanikliler 4:16-17).
Yani önce ölmüş olanlar mezarlarından kalkacak, sonra hayatta kalanlarla birlikte Rab'bi karşılamak üzere göğe alınacaklar.
Bu diriliş umudu sadece Yeni Antlaşma'ya özgü değildir. Eski Antlaşma'da da Daniel peygamber "toprağın içinde uyuyanların birçoğunun uyanacağını" ve bazıların "sonsuz yaşama", bazılarınsa "sonsuz aşağılanmaya" kavuşacağını söyler (Daniel 12:2). Aynı şekilde İsa da bu gerçeği şöyle teyit eder:
"Mezarların içinde olanların hepsi O'nun sesini işitecek ve dışarı çıkacaklar." (Yuhanna 5:28-29).
Bu diriliş, insanın Tanrı önünde nihai kaderini belirleyeceği andır. Çünkü günahın cezası ölümdür (Romalılar 6:23) ve "günah işleyen can ölecektir" (Hezekiel 18:20). Cehennemde sonsuz bilinçli işkence öğretişi bu yüzden Kutsal Kitap'ta yer almaz. Zira sadece Tanrı'ya sadık olanlara sonsuz yaşam verilecektir. Geri kalanlar ikinci ölümle tamamen yok edilecektir.
Peki ya "Tanrı, İsa'ya ait olarak ölmüş olanları O'nunla birlikte geri getirecektir" ifadesi? Bu, İsa'nın gelişinde, Tanrı'nın gücüyle mezarlarından diriltilmiş olan imanlıların da artık onunla birlikte yeryüzüne geleceği anlamına gelir. Şu an gökte değillerdir; ama Tanrı onları İsa aracılığıyla ölümden geri getirecektir. Bunun nasıl olacağı da açıklanmıştır: "Tanrı'nın borazanıyla" ve "baş meleğin sesiyle" Mesih gökten inecek, melekleri de dört bir yana dağılarak Tanrı'nın seçilmişlerini toplayacaktır (Matta 24:31).
İşte bu yüzden, Hristiyanlar olarak ölümden korkmak yerine, Rab'bin gelişini umutla bekleriz. Çünkü ölüm nihai son değil, uykuda geçen bir an gibi sadece bir bekleyiştir. Ve o anın ardından, bir borazan sesi ile tüm mezarlar açılacak, adil olanlar sonsuz yaşama kavuşacaktır. Ne büyük bir gün olacak!